1766479834_Afra_Sara__o__lu

Lüks markaların iletişim stratejileri, yalnızca ürün tanıtımının çok ötesine geçerek bir yaşam tarzı, duruş ve değerler bütününü temsil etmeyi amaçlıyor. Bu nedenle marka yüzü ve elçi seçimleri, kampanya estetiğinden çok daha stratejik bir anlam taşıyor. Son dönemde Bvlgari’nin Türkiye iletişiminde tercih ettiği marka yüzü Afra Saraçoğlu, pazarlama ve iletişim dünyasında dikkat çeken bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

Lüks markalar için iletişim, yalnızca ürün tanıtımından ibaret değildir; bir duruşu, yaşam biçimini ve değerler bütününü anlatma sürecidir. Bu nedenle marka yüzü ve elçi seçimleri, kampanyanın görsel estetiğinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Seçilen isim, markanın geçmişini, bugünkü konumunu ve geleceğe dair vizyonunu temsil eden stratejik bir aktör hâline geliyor. Marka elçisi olarak konumlandırılan Afra Saraçoğlu’nun, genç kuşakta yüksek bilinirliğe sahip, popüler bir isim olduğunu belirten Marka ve İletişim Uzmanı Hatice Kumalar, “lüks iletişim açısından mesele yalnızca popülerlik değil; uyumdur.” dedi.

Popülerlik Değil, Uyum Esas Olmalı

Bvlgari’nin Türkiye’deki marka yüzü olarak Afra Saraçoğlu’nu konumlandırmasının, genç kuşakta yüksek bilinirliğe sahip bir isim tercih edilmesi açısından anlaşılır olduğunu belirten Kumalar, lüks iletişimde temel kriterin popülerlikten ziyade marka karakteriyle uyum olduğunun altını çiziyor.

“Afra Saraçoğlu’nun daha önce DeFacto gibi geniş kitlelere hitap eden, ulaşılabilir markalarla yürüttüğü iletişim çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda, bu tercihin Bvlgari gibi köklü ve sofistike bir marka için hangi stratejik hedefe işaret ettiği sorgulanmaya açıktır” diyen Kumalar, lüks tüketimin yalnızca bir ürün satın alma eylemi olmadığını vurguluyor.

Lüks Satın Alırken, Bir Kültür de Satın Alınır

Bvlgari satın alındığında, yalnızca bir mücevher değil; markanın temsil ettiği standartlar, zamansızlık algısı ve yaşam tarzı da satın alınır diyen Hatice Kumalar, bu noktada şu soruların öne çıktığını vurguladı:

Bu eşleşme, Bvlgari’nin daha genç bir hedef kitleye yönelme stratejisinin doğal bir sonucu mu?

Yoksa marka karakteriyle birebir örtüşen bir temsil gücüne sahip olduğu için mi bu tercih yapıldı?

Lüks Markalar Sevilen Değil, İnanılan İsimlerle Yürür

Lüks segmentte marka yüzünün “sevilen” değil, “inanılan” bir karakter olması gerektiğini ifade eden Hatice Kumalar, karizma, zamansızlık, seçkinlik ve güçlü kişisel duruşun bu denklemin vazgeçilmez unsurları olduğunu söylüyor.

Bu noktada geçmişte doğru eşleşmelere bakıldığında, Serenay Sarıkaya’nın global lüks markalarla gerçekleştirdiği iş birliklerinin hâlâ örnek gösterildiğini belirten Kumalar, Sarıkaya’nın duruşu ve temsil gücüyle marka karakteriyle bütünleşen bir iletişim yarattığını hatırlatıyor.

Yanlış Eşleşme, Lüksü Sıradanlaştırır

Marka elçisi seçimlerinin kısa vadeli görünürlükten ziyade uzun vadeli marka mirası gözetilerek yapılması gerektiğini vurgulayan Kumalar, lüks segmentte yanlış bir eşleşmenin markayı büyütmek yerine sıradanlaştırma riski taşıdığına dikkat çekiyor.

“Doğru eşleşme ise markayı yalnızca bugünün değil, geleceğin de arzu nesnesi hâline getirir” diyen Kumalar, marka iletişiminin tam da bu noktada belirleyici olduğunu,

 “Kiminle konuştuğunuz değil, kimi temsil ettiğiniz belirleyicidir.” diyerek altını çiziyor.